8 Mayıs 2008 Perşembe

Evcil HAyvanlar

Uploaded on authorSTREAM by  aqses





Çocuk Gelişimi ve Evcil Hayvanlar
Hayvanlar çocuğun yaşamına doğumdan başlayarak oyuncaklarla girmektedir. Peluşlar, banyoda yüzen ördekler, plastik çiftlik hayvanları, yürüyen ve konuşan motorlu oyuncaklar çocuğun sürekli olarak elinin altındadır.

Özel bir bebek ya da oyuncak ayıcık çocuğun annesinden sonra en yakın arkadaşı olabilir. Bu oyuncak ayıcık onun sırlarını paylaşır, kızgınlıklarına katlanır, huzursuzluğunu giderir.

Evcil hayvanlar da aynı biçimde çocuğun yaşamında etkili olabilmektedirler. Çocuk bir evcil hayvanla insanlarla nasıl etkileşim kurabileceğinin, nasıl sosyalleşileceğinin denemelerini yapabilir, mutluluğunu ya da mutsuzluğunu paylaşabilir, öfkesini ona bağırarak giderebilir.

Ruhsal gelişimin işlem öncesi döneminde bebeğin olaylar ve yaşadıkları ile ilgili neden sonuç ilişkisini belirlemeye yönelik becerisi yoktur. Herşey göründüğü kadarı ile vardır. Beş altı yaşlarında işlem dönemi başlamakta, artık bağlantılar kurulabilmektedir. Ancak bu kez de soyut kavramları anlama yeteneği gelişmemiştir. Soyut kavramalar ancak on ile onbir yaşlarından sonra anlaşılabilecektir.

Çocuklarda soyut kavramları anlayabilme ile ilgili zihinsel becerileri atasözlerinin içeriğini sorarak ya da anlatılan fıkralara tepkisini ölçerek değerlendirilir. Soyut işlem öncesi dönemde çocuklar doğum, ölüm, başkalarının duygularını anlama, neden o evin çocuğu olduğu başkalarının çocuğu olmadığı sorularının yanıtını bulmaya çalışır. Bunların somut kavramlarla açıklanmasını ister. Anne babalar için bu kavramları çocuğa açıklamak hiç de kolay değildir. Çoğu zaman bu tür sorulardan kaçılır ya da çocuğun gelişim dönemi dikkate alınmadan, karşılarında bir yetişkin varmış gibi açıklamalar yaparlar. Bu açıklamalar ya çocuğun kaygısını artıracak ya da onun için anlamsız kalacaktır.


Burada evcil hayvanların önemli bir rolü olduğunu düşünüyoruz. Özellikle doğum ve ölüm gibi çocuk için çok travmatik olabilecek kavramları bir hayvanla öğrenmek, çocuğun bu farklı bilgilere uyumunu sağlayacaktır. Örneğin çocuğun balığının ölmesi ile balık için düzenlenen bir tören onun bu ölüm kavramına alışmasını sağlayacak ve yeni bir balığın alınması ile yaşamın sürdüğünü görmesine yardımcı olacaktır. (Koçkar, Aylin İlder)

Uzmanlar özellikle kent merkezlerinde yaşayan çocuklara en iyi hediyenin evcil bir hayvan olacağını savunuyorlar. Okuldan dönen, ailesi işten gelene kadar bir kaç saatini yalnız geçirmek durumunda olan çocuklar, her zaman kendilerini güvende hissedecektir. Özellikle de tek çocuklara bir dost olarak evcil hayvanın tahmininizden daha çok yararları vardır. Çocuğunuzun televizyonun ya da bilgisayarın başından kalkmasını, hareketlenip biraz güneş mi görmesini istiyorsunuz? Küçük bir kaplumbağa bile olsa onlar bunu sağlar. Evcil hayvan beslemenin, ilköğretim çağındaki çocukların güven, şefkat ve sorumluluk duygusunun gelişmesine, paylaşmayı öğrenmeye ve psikolojik olarak sağlıklı büyümelerine katkı sağlayacağını ileri sürüyorlar. Hayvanın kabının, kafesinin temizlenmesi, zamanında yemeğinin verilmesi; köpekse belli sürelerde evin dışına çıkartılma zorunluluğu olması çocuğa kuralları da öğretir. Hayvanlarla yaşamak sorumluluk almak demektir. Bu çocuk için çok öğreticidir. Tüm bu özelliklerin gelişmesiyle birlikte ev hayvanları çocukların 'yaşamda başarılı olma' becerilerini içeren duygusal zekalarının gelişmesine katkı sağlıyor. Hayvanlar çocuklara hayatın bir parçası olan, hastalık ve ölüm gibi konuların yaşamda normal olduğunu gösteriyor. Yurt dışında ev hayvanları ilkokullarda da eğitimin bir parçası. Sınıf düzeylerine göre her sınıfın bakımını yapacağı bir hayvanı var. Örneğin birinci sınıflar bir balıkla, ikinci sınıflar küçük bir hamsterla ilgileniyorlar. Evde hayvan beslemenin ilkokul 5. sınıf öncesindeki çocuklarda konuşma yeteneğine katkı sağlayabildiği de önemli bir ayrıntı. Çocuk hayvanla iletişim halinde olur. Anne ve babası çocuğa nasıl davranıyorsa, çocuk da bir ebeveyn gibi beslediği hayvanına aynı şekilde davranır. Çocuğunuzun beslediği hayvanına olan davranışlarında sizin kendi çocuğunuza olan tepkilerinizi görebilirsiniz.

Ev hayvanlarıyla bir arada büyüyen çocuklarla evinde hiç hayvan beslenmemiş olan bir çocuğun duyarlılığı ve becerileri farklıdır.(Düzgün, Zülal)

Evcil hayvanlar çocuğun sorumluluk duygusunun gelişmesinde yardımcı olacaktır. Hayvanın kendine bakım veren bir insana gereksinimi vardır. Beslenmesi, gezdirilmesi gibi bakımla ilgili bu işleri çocuk üstlendiğinde, karşılığında hayvanın ilgi ve sevgisini alacaktır. Bu işler aksadığında hayvan huzursuzlaşacak ya da sağlığı bozulacaktır. Özellikle köpeklerin çocuklarla çok iyi dostluk kurduğu bilinmektedir.

Bir varlığın kendine gereksinimi olduğunu, bu bağ ile yaşamını sürdürebildiğini bilmek, çocuğun kendine güvenini pekiştiren bir durumdur. Ona bakarak birşeyler vermenin, yardım etmenin zevkini tadıp, onu sahiplenerek bağlılık duygusunun farkına varabilir. Hayvanların da hasta olabildikleri ve zaman zaman aşı olmalarının gerekmesi çocuğun yaşadığı deneyimlerle ilgili olarak ona destek olacak ve bu tür durumlarla daha etkin başa çıkmasına yardımcı olacaktır.

Çocuğun hayvanlarla olan ilgisi desteklenmeli ve çocuk korkutulmamalıdır. Ebeveynler özellikle kendileri korktuklarından çocuklarını da korkutmakta, onlarda fobi gelişmesine neden olabilmektedirler. Çocuğun evcil hayvanlara gösterdiği olumlu tepki ebeveynleri tarafından desteklenmelidir.

Çocuk, evcil hayvana birşeyler öğreterek, kendi bir şeyler öğrenecektir. Korkularını onun üzerinde deneyerek yenebilir. Böylece çocuk insan ilişkilerinin temelini oluşturan sevmeyi, vermeyi, korumayı ve kendine yeterek bağımsız bir kişi olmayı öğrenir.

Fiziksel incelemelerin yapılacağı sırada evcil bir hayvanın varlığının çocukların fizyolojik ve davranışsal uyarılma durumuna etkilerini saptamaya yönelik çalışmalar yapılmaktadır. Bir çalışmada rutin fiziksel incelemesi yapılan 3-6 yaşlarındaki 23 çocukta, bir köpek olduğu durumda çocukların kalp atışlarının yavaşladığı ve davranışsal stresin ortadan kalktığı belirlenmiştir. Diğer araştırmalar ise evcil hayvanların stresi azalttığını ve duygusal durum ve sosyal etkileşimler üzerinde olumlu etkiler bıraktığını ortaya koymuştur.

Evcil hayvanlar çocuğun yaşamına ve gelişimine katkıda bulunabilirler. Özellikle çocuğun sevdiği birini yitirme, ev ya da okul değişikliği, anne baba ayrılığı gibi bir yoksunluk yaşadığı durumlarda evcil hayvanlar, bir yerine koyma ya da paylaşma işlevi görebilmektedir.(Koçgar, Aylin İdler)


Hayvan sevgisi insana büyük bir mutluluk verir ve araştırmalar evcil hayvan beslemenin kişinin ruh sağlığı açısından son derece yararlı olduğunu da ortaya koymuştur. Hayvan beslemek stresi azaltır, çocuklarda sorumluluk duygusunu pekiştirir, yaşlılar için moral kaynağı olur ve insanı hayata bağlar, terk edilmişlik duygusundan uzaklaştırır.


Evdeki evcil hayvanı ile iletişim kuran çocuk öğrenme ve dil becerisini daha iyi geliştirir.Bunun yanı sıra evde hayvan besleyen çocuklar okulda daha başarılı olmaktadır.Böylece çocukların özgüveni daha da gelişmiş olur. Evcil hayvan sahibi olmak hem çocuğun sorumluluk sahibi olmasına yardımcı olur hem de tüm ailenin sağlığını olumlu yönde etkiler.

Evdeki hayvanla ilgilenen kişi olmak çocuğunuzu erken yaşta sorumluluk duygusuyla tanıştırır. çocuğunuza başka bir canlının hayatından sorumlu olmanın ne kadar önemli olduğunu göstermeniz ona disiplinli, sabırlı ve dikkatli olmayı da öğretir.

Köpeği yürütmek kediyi beslemek ya da papağanla konuşmak çocuğunuz için televizyon seyretmek ya da video oyunları oynamaktan çok daha eğitici bir etkinlik olacaktır. Eve bir hayvan getirmek çocuğunuzu hayata hazırlamanıza da yardım edecektir. Aileye yeni bir bebek katılmadan önce çocuğunuz anne ve babasını paylaşmayı evdeki dostundan öğrenebilir. En önemlisi de çocuk evcil hayvanının ölmesi sonucu ölüm kavramını öğrenecektir. Bu konuda Avrupa ülkelerinde üç yaşından küçük çocuklar için bile yazılmış ölümle ilgili kavramların yer aldığı kitaplar bulunmaktadır.


Yalnız başına yas tutmasına izin vermeyip, bu gerçeği kabullenmesi için duygularını dışa vurmasını sağlayın.

Anne babalar, hayvanları öldüğünde çocuklarını bu acıdan korumak isterler. Bu amaçla bazen gerçeği yok sayma ya da durumu geçiştirme çabasına girişebilirler. Ancak bu çaba, kafası karışmış olan çocukta yalnız başına yas tutmaya itecek bir sessizliğe dönüşebilir.


Oysa ki, olumsuz her tür duygunun konuşulması çocuğu rahatlatır. Çocuğun hayvanının ölmesi sonucu yaşadığı acı oldukça gerçektir. Ve bu nedenle, bu duyguların anne-baba tarafından kabul görmesi çok önemlidir.


Beklenen aşamalar


Yoğunluk ve özellik bakımından, çocuğun ölen hayvanının ardından duyduğu üzüntü, iyi tanıdığı bir insanın ölümü ardından gelen üzüntü kadar gerçektir ve onu derinden etkileyebilir. Çocuğun sevdiği birini kaybettiğinde geçirdiği aşamalar, hayvanı öldüğünde de aynı şekilde olacaktır.


Yetişkinin çocuğu acıdan koruma iç güdüsü bazen çözümsüzlüğe yol açabilir. Ne kadar zor da, olsa bu durumla yüzleşmeye, çocuktan önce anne-baba hazır olmalıdır.


Hayvanı öldüğünde çocuğun ilk hissedeceği duygu şok ve uyuşma olacaktır. Bu dönemdeki bir çocuk, hayvanının öldüğünü kabullenmekte zorluk yaşayabilir. 8 yaşından küçük çocuklarda ise zorluk ölüm kavramının kendisinin ne olduğu ile ilgilidir.

Küçük çocukların aksine büyük çocuklar, konuya ilişkin daha detaylı cevaplara ihtiyaç duyar. Örneğin bir hastalığın ya da travmatik bir yaralanmanın nasıl ölüme yol açtığı konuşulabilir. Çocuk için hayvanının ölümünü anlaması ve kabul etmesi zaman alacaktır. Ancak çocuğun yaşına göre olacak açıklamalar, onun bir sonraki aşamaya geçmesine yardımcı olacaktır.


Bu dönem, aşırı mutsuz duyguları içinde barındırır


Bu dönemde çocuklar ebeveynlerini suçlayabilir, hayvanını koruyamadıkları için de suçluluk yaşayabilir. Bu dönemde ebeveynin göz önünde bulundurması gereken, birkaç önemli nokta vardır.


Saygı gösterin


Çocuk acısını ve kızgınlığını gösterdiğinde ona saygı gösterin. Unutmayın ki, hayvanı onun için çok değerliydi. Onun için bir arkadaş, güven duyduğu bir dost ve şefkat objesiydi. Hayvanının yerine birşey koymayı da teklif etmeyin. Çünkü hiçbir gelen, hayvanının eşsiz olduğu gerçeğini değiştiremez. Bu dönemde hayvanının çocuğa ne ifade ettiğini iyi kavramak ve yeni bir hayvan alarak yas tutuma sürecinin bitmesi için acele ettirmek iyi bir tutum olmayacaktır.


Çocuğunuza devamlı ağlamanın ve ölen hayvanından bahsetmenin güçsüzlük anlamına geldiğini söylemeyin. Çocuğunuzun duygularını dışarı vurmasını sağlayın. Duyguların dışa vurumu, bu üzüntü aşamalarında büyük önem taşır. Çocuğunuz duygularını söze döktüğünde, onu dinlemek ve geri bildirimde bulunmak onu anladığınızı gösterecektir.

Yeni başlangıçlar

Bu aşamaya çocuk hayvanının kaybını kabul ettiğinde ve kendi içinde çözüme ulaşıp tekrar organize olma safhasına geldiğinde ulaşır. Bu dönemde çocuk artık hayvanının geri gelmeyeceğini ve olayın sonunu kabullenmiştir. Artık yeni bir hayvan alınma fikrine sıcak yaklaşabilir. Yeni alınacak hayvanın eskisinin yerine geçmeyeceğini bilir ama yeni bir başlangıç yapmaya da hazırdır.


Yas tutma sürecinin ne kadar süreceği önceden kestirilemez. Bazı çocuklar, bu süreyi bir haftada atlatırken, bazıları hayvanıyla arasındaki çok yakın bağ sebebiyle 8 ya da 10 ayda atlatabilir. Duyguların yoğunluğu ya da yas biçimi ne olursa olsun, beslediği hayvanını kaybetmek çocuğun hayatındaki önemli taşlardandır. Onunla bu konuyu konuşmak ve duygularına saygı gösterdiğinizi belirtmek, ebeveyn için çok değerli bir deneyimdir. Bu konuda çocuğunuzla konuşmak, onun ölüm kavramını anlaması ve daha sonraki kayıplara hazırlanması için iyi bir fırsattır.(Dildar, Feriha Şenkay)


Kışın evlerde kapalı kalan çocuklar, okulların tatil olması ile birlikte bahçe ve park gibi açık alanlara akın etmektedir. Özellikle kentlerde yaşayan çocuklar doğal hayattan uzak kalmaları nedeni ile kişisel gelişimlerini tam olarak sağlayamazlar.Bu nedenle büyük kentlerde yaşayan aileler, çocuklarının kişisel gelişimlerini tam olarak sağlayabilmeleri için onlara doğal hayatı, yaşamın zorluklarını ve zorluklara karşı ayakta kalabilmelerini öğrenmeleri sağlayacak ortamlar yaratmalıdır.Çocukların kişisel gelişimleri için gerekli olan tecrübeyi kedi ve köpek gibi evcil hayvanlarla iletişim kurarak sağlayabilmelerini vurgulamıştır.Kedi ve köpek gibi evcil hayvanlar, çocukların sorumluluk, paylaşım ve kardeşlik gibi insani duygularını kuvvetlendiriyor.evde bir hayvan beslemek çocuğun kendini sorumlu hissetmesine ve kendisiyle iletişim kuracak özel bir dost edinmesine yardımcı olur.Özellikle sık sık öfke patlamaları yaşayan mızmızlık yapan bu çocukların davranışları, evde beslenen bir hayvanla en az düzeye indirgenebiliyor.Ayrıca çocukla evdeki kedi ya da köpek arasında kurulan iletişim sayesinde, çocukların öğrenme ve dil becerisi geliştirebiliyor.(Üre, Ömer)


Ev hayvanları ile bir arada büyüyen çocuklarla evin içinde hiç hayvan beslenmemiş olan bir çocuğun duyarlılığı ve becerileri farklıdır.Fakat kedi ve köpek gibi hayvanlarla hayatı paylaşmak çok da fedakarlık ister.Bilinçli aileler hayvanları ile keyifle geçinir.Çocuk hayvanla iletişim halinde olur.Anne ve baba çocuğa nasıl davranıyorsa, çocuk da bir ebeveyn gibi beslediği hayvanına aynı şekilde davranır.Çocuğun beslediği hayvanına oldan davranışlarında ebeveynler kendi çocuğuna olan tepkilerini görebilirler.

Ev hayvanları ile bir arada büyüyen çocuklarla evin içinde hiç hayvan beslenmemiş olan bir çocuğun duyarlılığı ve becerileri farklıdır.Fakat kedi ve köpek gibi hayvanlarla hayatı paylaşmak çok da fedakarlık ister.Bilinçli aileler hayvanları ile keyifle geçinir.Çocuk hayvanla iletişim halinde olur.Anne ve baba çocuğa nasıl davranıyorsa, çocuk da bir ebeveyn gibi beslediği hayvanına aynı şekilde davranır.Çocuğun beslediği hayvanına oldan davranışlarında ebeveynler kendi çocuğuna olan tepkilerini görebilirler.


Özellikle doğum ve ölüm gibi çocuk için çok travmatik olabilecek kavramları bir hayvanla öğrenmek, çocuğun bu farklı bilgilere uyumunu sağlayacaktır. Örneğin çocuğun balığının ölmesi ile balık için düzenlenen bir tören onun bu ölüm kavramına alışmasını sağlayacak ve yeni bir balığın alınması ile yaşamın sürdüğünü görmesine yardımcı olacaktır.


Ancak eve bir evcil hayvanın alınması tek başına çocuğun isteğine bağlı olmamalı, ailenin ortak alacağı bir kararı olmalıdır. Çocuğa evcil bir hayvanın evdeki peluş oyuncaklarına benzemeyeceği, bir bebek gibi bakım isteyeceği, tuvalet, yemek ve sağlık gibi gereksinimlerinin olabileceği açıklanmalıdır.

Evde hayvan beslemek tüm çocukların rüyasıdır. Peki ama size uygun olan evcil hayvanı biliyor musunuz? Bu belki bir kedi, bir köpek ya da belki de bir kaplumbağadır? Ev hayvanınızın seçiminde hangi hayvanı sevdiğiniz önemlidir elbette ama sizin kişiliğiniz de o hayvanın bakımında önemli bir etkendir.

Köpek: gerçek bir dost

Bir köpek için yeterince vaktiniz varsa, sizin en iyi dostunuz olabilir. Onu beslemek, dolaştırmak ve onunla oynamak tahmininizden daha çok vakit gerektirir. Çünkü bir köpek, en az günde üç defa yağmur yağsa da, kar olsa da, güneş açsa da dışarı çıkmak, oynamak, zıplamak ve koşmak ister. Bahçede şöyle bir dolanmak ona yetmez. Köpeğin yemeği, veterinere gitmesi vb. gibi konular için aylık bir bütçe ayırmanız gerekir. Bir köpek çocuk gibidir. Bazen çok sevgi gösterseniz de bazen de kızmanız, azarlamanız gerekebilir. Onu eğitmeniz için bu şarttır. Köpeğini eğitip yetiştiremeyenler, onunla daha az keyif alacaklardır. Çünkü eğitilmiş bir köpek daha büyük neşe verir.

Kedi: Temizliği sever

Ev hayvanları arasında en temizlik düşkünü kedilerdir. Eğer barındıkları yer kokuyorsa, o zaman tuvaletlerini kendi kedi tuvaletlerine değil yaşadıkları evin tertemiz kokan salonunun bir köşesine yapabilirler. Ayrıca kirli bir kaseden de çok azı yemek yer. Bu yüzden kedi sahibi olmak isteyenlerin en önemli kuralı temizlik olmalıdır. Bu fare avcılarının kendilerini iyi ve rahat hissetmeleri için, onları her gün düzenli olarak okşayacak, onlarla oynayacak ve pençelerini keskinleştirebilecekleri bir ağaçları da mutlaka olmalı. İnsanların onlara bir şey yaptırmasına pek izin vermezler. Söz dinlemezler. O yüzden kedinizin ismini seslendiğinizde kulak vereceğini sakın düşünmeyin.

Hamster: Geniş aile

Bakımı kolay olan bu hayvanın nelere mi ihtiyacı var? Öncelikle ona büyükçe bir kafes ve içine de oynayabileceği oyuncaklar ve yem almalısınız. Kafesin içinde kendisini saklayabileceği oyuncaklarının olması hamster için çok önemlidir. Hamster hastalıklara çok dayanıklı bir hayvandır. Özel bir bakıma da (tüylerin taranması, yıkanması vb.) ihtiyaçları yoktur. Diğer pet hayvanlarıyla her gün ilgilenmek gerekirken, hamster birkaç günlüğüne yalnız bırakılabilir. Hamster çok meraklı bir hayvandır, her şeyi ve her yeri keşfetmek ister. Oyun oynamayı ve saklanmayı çok sever. Hamster temiz bir hayvandır, kafesinin ve evinin devamlı temiz olmasını ister. Ayrıca tırnaklarının uzun olmamasına çok dikkat etmelisiniz. Odanızda gezinen bir hamster tırnaklarıyla veya dişleriyle kabloları kemirip kesebilir.


Muhabbetkuşu: Yalnızlığı sevmez

Muhabbet kuşları, kafeslerde yalnız veya çift olarak ya da grup halinde beslenebilirler. Yalnız tutulan kuşlar, bakıcılarına çok bağlanır ve dolayısıyla devamlı ilgi isterler. İlgi gösterildiği takdirde de bakıcıları ile kısa sürede yakın ilişki kurarlar. Eğer ilgi göstermeyeceksiniz, kuşu kafeste yalnız tutmayın, yanına başka bir kuşu arkadaş olarak koyun. Kafeslerinde mutlaka banyo yapabilecekleri su dolu bir kap olmalıdır.

Muhabbet kuşları; kendi cinsinden bir kuşla olmaktan, her zaman aynı saatte ilgi görmekten, tatlı yiyeceklerden, mısır tanesinden, gagalayabileceği taze ağaç dallarından, geniş hareket alanı olmasından, onunla alçak sesle konuşulmasından, sahibi ile birlikte olmaktan, sahibinin renkli elbiselerinden mutlu olurlar. Ancak, yalnızlık, ona sessizce yaklaşılması, çevresindeki her türlü değişiklik, alışmadığı sesler, buzdolabı ya da çamaşır makinesi üzerinde sallanan bir kafes, evdeki kediler, elle tutulmak onları mutsuz eder.


Kaplumbağa: Oyun arkadaşı olamaz

Kaplumbağalar tek bir şey ister: huzur! El ile okşanmak veya bir yerden başak bir yere taşınmak en son istedikleri şeydir. Bu nedenle bir oyun arkadaşı olarak pek uygun sayılmazlar. Ancak tüm bunlara rağmen yine de bir kaplumbağa sahibi olmak istiyorum diyorsanız şu noktalara dikkat etmelisiniz: Kara kaplumbağaları 20 yaşına kadar hatta daha da uzun yaşarlar. Hiçbir zaman evde serbestçe dolaşmamalıdırlar. Yazın etrafı çitle çevrilmiş olan bir alana gereksinmeleri vardır, soğuk kış günlerinde ise kış uykusuna yatarlar ve bunun için de ayrı bir kilerleri veya soğuk bir mekanları olması gerekir. Bunlar bir kara kaplumbağasına bakmak için sadece iki ayrıntıdır. Bir kaplumbağa beslemek için öğrenilmesi gereken daha birçok ayrıntı var.



Akvaryum Balığı: Sualtı filmi kadar heyecanlı

Ona dokunup onu sevmek yerine bakmayı tercih edenler için en ideali bir akvaryum balığıdır. Ancak hiç bakmadan, uğraşmadan harika ışıklı bir akvaryuma ve sağlıklı balıklara sahip olmak elbette ki mümkün değil. Balıkların günde bir iki kez yem yemeye ihtiyaçları vardır. Ayrıca akvaryumun da iki üç haftada bir temizlenmesi, suyun kalitesinin kontrol edilmesi gerekmektedir. Balık alırken akvaryumculara aldığınız balığın özelliklerini, neleri yediğini ne tür bitkilerle yaşayabildiğini sorup ona göre gerekenleri almalısınız. Orada alacağınız akvaryumun ölçülerini de rahatça belirleyebilirsiniz.(Gök, Çiğdem)

Kuş bakımı konusunda bilgili olan bir insan için bakım oldukça basittir fakat bu konuda bilgisi olmayan insanların kötü sonuçlar alması olasıdır. Kuşunuz muhtemelen birçok arkadaşının bulunduğu bir ortamdan evinize gelmiştir. Kalabalık bir ortamdan tek başına kafese konulan kuş bir kaç gün moral bozukluğu yaşayacaktır. Iştahsızlık ve sessiz kalmak kuşunuzun bulunduğu ruh halini belirtir. Yem yemeyen kuşunuz sadece su ihtiyacını karşıladığı için dışkısıda oldukça sulu olur, bu sizi şaşırtmasın. Yeni satın aldığınız kuşunuzda bu gibi duurmların yanı sıra sağlıksız olduğunu belirten başka oluşumlarla da karşılaşıyorsanız bu durumu kuşu aldığınız yere belirtin. Kuşların bünyeleri oldukça zayıf olduğu için onu çok kısa bir sürede kaybedebilirsiniz.


Tıpkı insanlar gibi kuşlarında bir sağlık sorunu yaşadıklarında erken müdahale hayat kurtarabilir. Bu nedenle hayvanınız hangi tür olura olsun hasta olduğunu hisettiğinizde vakit kaybetmeden onu bir veterinere götürün.


Kafesin bulunduğu yer oldukça önemlidir. Kuşunuzun cereyanda olmamasına dikkat etmelisiniz. Ceryanda kalan kuşlar ciddi sağlık sorunları yaşayabildiği gibi, kısa sürede yaşamını yitirebilir.

Ailenize yeni katılan küçük üye evinizi tam olarak tanımadığı için onu en az 4 hafta kafesinden dışarı çıkarmamalsınız. Evin hangi köşesinde ne olduğu bilmeyen kuş etrafına çarpabilir. Bu da beraberinde bir iç kanamaya getirebilir.

Ev ortamına tam olarak alışmamış olan kuşunuza 4 hafta boyunca yeşillik vermemelisiniz. Kuşunuzun sindirim sistemi bozulacağından ishal olabilir. Bir iki gün içinde ishal kesilmediği taktirde kuş yaşamını yitirebilir.
4. haftadan sonra kuşunuza haftada bir kereye mahsus olmakla yeşillik verebilirsiniz. Kuşunuz çiçeklerinizi yemek isteyebilir ama siz buna engel olmalısınız. Kuşunuza maydanozu ise asla vermeyin.

4 hafta boyunca kuş hiç bir şekilde banyo yaptırılmamalıdır. Kuşların banyo yapabilmeleri için bir takım malzemeler satılmaktadır. Bunları kuşunuzu satın aldığınız yerden temin edebilirsiniz. Kuşunuz sadece bu malzemelerle banyo yapmalıdır. Kuşların bünyesinin hassas olduğunu aklınızda tutmalı ve onu asla geceleri banyo yaptırmamalısınız.

Kuşlarda insanlar gibi mide bulunmamaktadır. Kuşlar yediklerini kuş kumu sayesinde öğütürler. Yediklerini öğütemeyen kuş ise sindirim bozukluğu yaşayabilir. Bu nedenle kafesinizde mutlaka kuş kumu bulundurmalısınız.

Yem alırken bunun tozlu olmamasına dikkat edin. tozlu yemler kuşlarda bazı hastalıkların ortaya çıkmasına yol açmaktadır.
Vitamini de kuşunuza belirli ölçülerde vermelisiniz. Kafes ortamında yaşamaya alışamamış bir kuş için bu oldukça önemlidir.

Kuşların uzayan gagalarını kısaltabilmeleri için onlara gaga taşı verilmelidir. Gaga taşlarının bir diğer özelliği de kalsiyum yönünden oldukça zengin olmasıdır.


Kuşunuzun beslenmesinde bol çeşitler kullanabilirsiniz. Onun tek bir besin kaynağına bağlı kalması sağlıklı gelişimini engelleyecektir.


Nelere Dikkat Etmelisiniz?


Evcil hayvanlar çocukların zihinsel, sosyal, psikolojik gelişimine büyük katkı sağlamaktadır. Ama bu gelişim sürecinde dikkat edilmesi gereken önemli noktalar vardır.


Evcil hayvan sahibi olmak için çocuğunuzun 5 yaşına gelmesini beklemek iyi bir fikirdir. Çünkü 5 yaşın altındaki çocuklar kuralları her zaman anlayıp hatırlayamazlar. 5 yaşındaki çocuklarla evcil hayvanların güven içinde yaşaması büyüklerin sorumluluğundadır ve ebeveynlere büyük görevler düşmektedir.


Eve bir evcil hayvan alınması tek başına çocuğun isteğine bağlı olmalı, ailenin ortak alacağı bir karar olmalıdır. Çocuğa evcil bir hayvanın evdeki peluş oyuncaklarına benzemeyeceği, bir bebek gibi bakım isteyeceği, tuvalet, yemek ve sağlık gibi gereksinimlerinin olabileceği açıklanmalıdır.


Çocuk bir kedi ya da köpek alınmasını istiyor diye sorumluluğun çocuğun üstüne bırakılması uygun olmayabilir. Çocuğun yaşı göz önüne alınarak, hayvanın bakımı ile ilgili sorumluluklar alması gerekeceği çocukla konuşulmalı ve sorumluluklar paylaşılmalıdır. Ayrıca aile bireylerinin tümünü bu konuyu dikkatle düşünmeli daha sonra gelişebilecek uygunsuz durumlardan kaçınılması açısından önemlidir.


Çocuğunuzun dışarıda ya da arkadaşlarınızın evindeki hayvanlara nasıl bir davranış sergilediğine dikkat edin. Hayvanlardan korkmadığına emin olun. Bu konuda fikir sahibi olmadan asla hayvan almayın.


Evinizin hayvan beslemek için uygun olup olmadığına dikkat edin. Kedi ya da köpek beslemek için geniş bir eve sahip olmalısınız.


Evcil hayvan sahibi olmayan siz yani ebeveynlerde hazır olup olmadıklarını iyi düşünmeliler. çünkü bazen bir köpek, kedi, kuş yetiştirmek çocuk yetiştirmekle aynı ölçüde sayılabilir.

Evcil hayvanlardan insanlara bazı hastalıkların geçebileceği unutulmamalıdır. En yaygın görülen mide-bağırsak hastalıkları, cilt hastalıkları ve parazitlerdir. Ayrıca kuşlardan psitakoz hastalığı geçme riski vardır. Ancak bu sorunlar bazı temizlik kurallarına uyulduğu taktirde önlenebilir.
Çocukların da aşağıda belirtilen bu temizlik kurallarını bilmeleri ve bunlara dikkat etmeleri sağlanmalıdır:

Evcil hayvanlara ve yiyeceklerine, özellikle yedikleri etlere dokunduktan sonra, kendi yiyeceklerinize dokunmadan önce ellerinizi mutlaka yıkamalısınız.

İnsanların yiyeceklerini hayvanlardan uzak tutmalı ve hayvanların mutfak tezgahına ve masaların üzerine çıkmasına engel olmalısınız.

Evcil hayvanların yiyecekleri ile insanların yiyeceklerinin birbirine karışmamasına özen göstermeli, hayvanların kaplarını ayrı olarak yıkamalısınız.


Hayvanların yedikleri etleri pişirmelisiniz. Köpeklere kesinlikle çiğ sakatat yedirmemelisiniz. Çiğ sakatatlarda parazitler bulunabilir ve bu parazitler evcil hayvana geçebilir. Köpeklerden insanlara geçen hidatit hastalığı insanların akciğer, karaciğer, beyin gibi organlarında kistlere neden olabilmektedir.
Gerektiğinde evcil hayvana parazit dökücü ilaçlar vermelisiniz.

Çocukların ve bebeklerin emekleyip, oynadıkları yerlerde hayvan pisliği olmamasına dikkat etmelisiniz. Kedi kumlarının üstünü kapalı tutmalısınız.


Hamile kadınlar hayvan pisliği ile temas etmemelidir. Hayvan pisliğinden toksoplazma hastalığı geçebilmekte ve ciddi sonuçlara yol açabilmektedir.

Çocukların hasta hayvanları ellemesini engellemelisiniz.

Kuş kafeslerindeki pislikleri temizlemeli, kafeslerden gelen tozları içinize çekmemeli, kuşlara dudaklarınızı değdirmemeli ve kuşu elledikten sonra ellerinizi mutlaka yıkamalısınız.

Hayvanınızın aşılarını ve veteriner kontrollerini aksatmamalısınız.


Çoğunlukla ev köpekleri insanları ısırmasa da, onların hayvan olduğunu ve ne zaman ne yapacaklarının belli olmayacağını unutmamalısınız. Köpekler oyuncak değildir ve küçük çocuklar oyun amacıyla yaklaştığında, korkarak kendini korumak amacıyla bazı hareketler yapabilirler.


Bu sorunları önlemek için şunlara dikkat etmelisiniz:


Beş yaşından küçük çocukları evin köpeği ya da başka köpeklerle yalnız bırakmamalısınız.


Köpeklerin yanında bulunan çocuklara, özellikle hayvanın beslenme saati geldiğinde göz kulak olmalısınız.


Çocuklara uyuyan köpeklere dokunmamalarını ve köpekleri kızdırmamalarını öğretmelisiniz.


Evin köpeğini eve yeni gelen bir çocuğa yavaş yavaş alıştırmalı ve mutlaka çocuğun başında bulunmalısınız.


Çocuklara yabancı köpeklere asla yaklaşmamaları gerektiğini öğretmelisiniz.

Zincirli ya da arabanın içinde olsa da, tanımadıkları köpeklerden uzak durmaları gerektiğini öğretmelisiniz.(Aydemir, Şule)



Çocukların bir kısmı hayvanlara karşı oldukça rahat tavırlar sergileyebilir. Onlardan bir zarar gelebileceği düşüncesine kapılmazlar. Bu nedenle çocuğunuza evcil hayvanlara karşı nasıl davranması gerektiği konusunda eğitim vermelisiniz.

oDışarıda ya da evde hayvanlar kavga ederken onlara müdahale etmemek gerektiğini bu durumdaki hayvanların insanlara zarar verebileceğini,
oSokaklarda bulunan yalnız hayvanlara, yanında bir yetişkin bulunmayan hayvanlara yaklaşmanın doğru olmadığını,
oBir köpek ya da bir kedi uyuyorsa onunla oynamaya çalışmanın olumsuz sonuçlar verebileceğini,
oHayvanlar yemek yerken onlara dokunulmayacağını ve yemeklerine el sürülmeyeceğini,
oDaha önce hiç görmediği bir hayvana yaklaşmanın doğru olmadığını,
oHayvanları severken dikkatli olmak gerektiğini, onların kulaklarından, kuyruklarından çekmenin onları incitebileceğini ve kızdırabileceğini söylemeli ve çocuğunuza hayvanları nasıl sevmesi gerektiği konusunda uygulamalı örnekler vermelisiniz.
oBir hayvanla oynarken onu kızdıracak hareketlerden uzak durmak gerektiğini anlatmalısınız.

oEvinizde bulundurduğunuz hayvanda bir hastalık olup olmadığını sürekli salya ya da köpük akıtmasından, yürürken topallamasından va normal davranışlarının dışında davranışlar sergilemesinden anlayabilirsiniz. Bunları çocuğunuza öğretin ve hayvanlar bu durumdayken onlarla yakınlaşmanın doğru olmadığını söyleyin.
oEvcil bir hayvan yeni yavruladığı sırada yavrularını ellemenin doğru olmadığını anlatmalısınız. Hayvanlar böyle durumlarda yavrularını korumak için müdahale edebilirler.
oBir köpek havlayarak üzerine geliyorsa ondan koşarak kaçmak yerine yerde yüzünü koruyacak şekilde diz üstü çökerek durmak daha uygundur. Bir köpek kendisinden kaçan bir insanı gördüğünde o da onu takip edecektir.

oKedilerin büyük bir çoğunluğu fazla hareketten hoşlanmaz ve ani durumlarda asileşebilirler. Bu nedenle kediler ve köpeklerle oynarken dikkatli olmak gerektiğini her iki hayvanında farklı davranış şekilleri sergilediğini öğretmek gerekir.oHayvanlarla oynarken veya onları severken fazla samimi olmamak gerekir ki bir çocukta bunun tam tersini yapar. Bir kediyle oynarken sıkıldığında çocuğunuzun bir yerini tırmıklayabilir.







Genel anlamda ülkemizde çok yanlış inanışlar ve yanlış yönlendirmeler yüzünden insanlar ne yazık ki çocukları için pet almaktan kaçınmakta ya da eve yeni bir bebek katılacaksa yıllardır var olan evdeki kedi-köpekten vazgeçmekte, hatta onu sokağa atmaktadırlar. Gelişmiş ülkelere baktığımızda petlerin evde beslenmesi doktorlar tarafından da kabul görmekte ve hatta eve yeni pet alımı desteklenmektedir. Bir çok psikolog ve beşeri hekim, evde pet bakımına karşı çıkmamaktadır. Aksine pet beslemenin, çocukların psikolojik ve fizyolojik gelişimlerinde ne kadar yararları olduğu bilinmektedir. Çocuklar evde pet bakımını paylaşarak, sorumluluk sahibi olmayı öğrenerek, hem daha bilinçli, kendilerine güvenli, kendilerine yetebilen, hem de sorumluluk alabilen gerçek bireyler olarak yetişmektedirler.


Çocuklar köpeğin eğitimi esnasında aynı zamanda kendilerini de yetiştirmiş olurlar. Bir köpek ya da kedinin terbiyesi esnasındaki davranış modellerini öğrenerek uygulamak çocuğa güven kazandırır.Başarı duygusu pekişir. Bir canlıyla iletişimi davranışsal anlamda derinleştirmeyi kavrar.(Onay, Özlem)




Hayvanlarda bulunan pek çok mikrop, saç kırandan uyuza, karın ağrısından ishale, zeka geriliğinden alerjilere, hatta ölüme kadar varabilen çok ciddi hastalıklara yol açar.








Evde hayvan beslemenin çocuklarda sorumluluk duygusunu geliştirdiği gibi, insanlara pek çok hastalığı da bulaştırabilir.
ABD'de her yıl çocukların yüzde 4 ile 10'unun evcil hayvanlardan bulaşan hastalıklara yakalanmıştır.Bu hastalıklar bazen anne karnındaki bebeği de etkiler.


Özellikle çiğ etle beslenen, aşıları ve düzenli sağlık kontrolleri yapılmayan, ev dışında tutulan, evcil olmayan ya da sahipsiz hayvanlarda tehlikenin daha fazla olur.


'Hayvanlarda bulunan pek çok mikrop, saç kırandan uyuza, karın ağrısından ishale, zeka geriliğinden alerjilere, hatta ölüme kadar varabilen çok ciddi hastalıklara yol açabilmektedir. Evcil hayvanlardan insanlara hastalık bulaşması, derideki sıyrık, ısırık, solunum ve hayvanların idrar ya da dışkısına temasla olabilir.


Bu hastalıkların özellikle bebeklerde, 5 yaşından küçük çocuklar, gebeler, zeka geriliği olanlar, kanser, şeker hastalığı gibi bağışıklık sistemi zayıflamış hastalar, kemoterapi alanlar, alerji ve astım hastaları gibi bazı guruplarda çok daha tehlikeli olur.











Hastalığı en çok kedi ve köpek bulaştırıyor


Kedi ve köpeklerin, hastalık bulaştırmada en tehlikeli hayvandır.


Ev dışında daha fazla vakit geçirdikleri için köpekler kedilere göre daha tehlikelidir.


Kedi ve köpeklerden bulaşan kuduz, toksoplazmoz, salmonella, barsak parazitleri, veba, tetanoz, yara enfeksiyonu gibi hastalıklar çok önemlidir. Bunlardan toksoplazma, gebelikten hemen önce veya gebelik sırasında anneye bulaşırsa, annede hiçbir belirti vermeden bebeğe geçebilir. Bunun sonucunda bebekte zeka geriliği, körlük gibi çok ciddi sonuçlara yol açabilir. Bu parazit, kedinin vücudundan dışkısıyla dışarıya atılır. Hastalık ise bu dışkı ile kirlenmiş yerlerden ve kedinin tüylerinden insana geçer.


Hamilelikte kedi ve diğer evcil hayvanlardan uzak durulması ve etlerin mutlaka hiç pembelik kalmayıncaya kadar pişirilmesi gerekir.brusella hastalığının çiğ süt ve çiğ sütle yapılmış ürünler ile çiğ etle de bulaşabildiğinden, çiğ etle beslenen kedi ve köpeklerde görülebileceğini, bunun gebelerde düşüğe yol açabilir.
Listeria hastalığının da evcil kedi ve köpeklerde bulunur.Hastalık, normalde grip benzeri bir şekilde görülürken, gebede düşük, ölü doğum ya da yeni doğan bebekte ağır hastalığa neden olur.(Yorulmaz, Faruk)






Çocuk bir evcil hayvan ile insanlarla sosyalleşmenin provalarını yapabilir, mutluluğunu veya mutsuzluğunu paylaşabilir, öfkesini ona bağırarak giderebilir


Evcil hayvanların çocuk yaşamında büyük önemi var. Hemen her çocuk bebekliğinden itibaren etrafında gördüğü evcil hayvanlara sempati ile yaklaşıyor. Yanlarına giderek onları sevmek isteyen çocuklara hepimiz rastlamışızdır. Ancak evde onları beslemek apayrı bir durum ve sorumluluk. Ona bakarak birine bir şeyler vermenin, yardım etmenin zevkini tadabilir, onu sahiplenerek bağlılık duygusunun farkına varabilir. Çocuk evindeki kedisine köpeğine kuşuna bir şeyler öğreterek, kendi bir şeyler öğrenir, korkularını onun üzerinde deneyerek yenebilir ve de insan ilişkisinin temelini oluşturan sevmeyi, vermeyi, korumayı bağımsız bir kişi olmayı öğrenir. Bu durum, özellikle engelli çocuklarda çok daha büyük anlamlar ifade eder."


Hastalık riskine dikkat!


Tüm bu olumlu gelişmelere karşın, toplumumuzda çoğu anne ve baba evde hayvan beslemenin; çocukların sağlığı açısından sakınca oluştur ve çocuklarını hayvanlardan uzak tutmak gerekir.. Peki bu endişeler doğru mu Bir açıdan bakıldığında da endişeleri de yersiz değildir. Hayvanlardan insanlara bazı hastalıkların bulaşabilir. Bu bulaşma doğrudan temas, sıyrık, ısırık, solunum yolu ile (hayvanların bulunduğu ortamda nefes almak), hayvanların idrar ya da dışkısı ile temas, hayvanların kendilerinin yada idrar ve dışkılarının bulaştığı yiyecek ve içeceklerin alınması ile bulaşabilir. Hayvanlar bazı mikropları ve parazitleri taşır, fakat bunları kirli su ve gıdalardan alma olasılığımız hayvanlardan alma olasılığımızdan daha fazladır. İşte bu noktada anne adayları veya bebekle evcil hayvan aynı evde yaşıyorsa olası enfeksiyonlarda korunmayı bilmek ve veteriner hekime müracaat ederek, hayvanların rutin sağlık kontrollerinin ve aşılarının yaptırmak gerekiyor.


Risklere karşı tedbirler


Köpekler çocuklar ve gebeler için eğer aşı ve kontrolleri düzenli olarak yapılıyorsa yaratabilecekleri en önemli sağlık sorunu şudur: Fiziksel travma. Böyle travmalar sonucu mutlaka bir hekime başvurulması gerekiyor. Köpek ve kedi bakımı konusunda şu uyarılar vardır.


o Köpeklerden oluşabilecek diğer sağlık sorunları ısırma ve tırnaklama sonucu yara yeri enfeksiyonu, tetanoz, ve kuduz gibi hastalıklardır. Bu açıdan yavru köpekler 6 haftalık olduklarında parazit mücadelesi yapılmalı, 8. haftada karma aşı uygulanmalı ve 11. haftada aynı aşı tekrar edilmelidir.12. haftada kuduz aşısı uygulanmalı ve bu aşılar daha sonra bir yıl aralıklarla uygulanmalıdır. İç ve dış parazitlere karşı 3-4 ay aralıklarla ilaçlama yapılmalıdır. 1-2 ay aralıklarla köpeklere banyo yaptırılabilir, ancak bundan daha sık yıkamanın hayvanın sağlığı açısından sakınca oluşturabileceği akılda tutulmalıdır. Uygun bir fırça ve tarakla düzenli olarak tüylerinin bakımı yapılır. Evlerinde köpek besleyenler, hayvanın eğitimine mümkün olduğu kadar erken başlamalıdır.


o Kediler de köpekler gibi tırnaklama ve ısırma ile yaralanma ve yara yeri enfeksiyonu oluşturabilirler. Yavru kediler 6 haftalık olduklarında parazit mücadelesi yapılmalı, 8. haftada lösemi aşısı ve karma aşı uygulanmalı, 11. haftada karma aşı tekrar edilmeli, 12. haftada kuduz aşısı uygulanmalıdır. Bu aşılar daha sonra bir yıl aralıklarla uygulanır. İç ve dış parazitlere karşı 3-4 ay aralıklarla ilaçlama yapılır. Kediler tüylerini yalayarak temizledikleri için çok sık banyo yaptırılmalarına gerek yoktur. Fırça ve tarakla düzenli olarak tüylerinin bakımı yapılmalıdır.


Gebelikte toksoplazma riski


Kedilerin gebelikte en önemli oluşturabileceği hastalık ise "toksoplazma" olarak biliniyor. Toxoplazma enfeksiyonu ilk kez gebelik sırasında ve gebeliğin hemen öncesinde ortaya çıkarsa enfeksiyon annede hiçbir belirti olmadan bebeğe geçiyor. Annelerinde hiçbir belirti olmayan pek çok bebekte başlangıçta hiçbir bulgu yokken ilerleyen yıllarda zeka geriliği ve körlük gibi ciddi belirtiler ortaya çıkabiliyor. Peki bu hastalık nasıl bulaşıyor? "Kedilerin parazit taşıyan kemirgenler, kuşlar, ve diğer küçük hayvanları yemesi sonucu parazit kediye bulaşır, daha sonra kedinin dışkısında parazit kistleri çıkmaya başlar, yavru kedilerin dışkısında enfeksiyondan 3 hafta sonrasına kadar kistler bulunabilir, erişkin kedilerin dışkısından toxoplazma bulaşma ihtimali daha düşüktür. Kedi dışkısı ile kirlenen materyallere temas eden eller ve yiyecekler eğer uygun şekilde yıkanmazsa , çiğ et yenirse insana bulaşma olabilir. Hiçbir hayvanın barındığı yer gebeler tarafından temizlenmemelidir."


Alerji riski artıyor mu?


Evcil hayvanların çocuklarda alerji yapıp yapmadığı çok tartışılan bir konu. İsveç'te yapılan bir araştırmaya göre çocuğun, erken yaşlarda çocukların evcil hayvanla teması halinde alerji riskinin artmadığı belirtiliyor. Hatta erken yaşlarda hayvanlarla içli dışlı olan çocukların alerjik sinüzit ve astıma yakalanma oranı daha düşük olduğu ortaya konuyor. Ancak İngiltere'de alerjiye en sık yol açan alerjenler arasında hayvan kepeği (deri döküntüsü ve tüy) olduğu gösteriliyor. Kürklü hayvanların çoğu alerjiye neden olabilir. Alerjenler hayvanların pullanmış derisinde, tüylerinde ve bazen tükrüklerinde bulunur. Bunlar sadece hayvanlar yoluyla değil, giysi, terlik ve ayakkabılarımızla da evimizin her yanına yayılabilir. İngiltere'de her on evin yedisinde bir evcil hayvan bulunur ve evcil hayvanlardaki alerjenler çocukluk çağı astımlarının %40'ının nedeni olabilir. Evcil hayvanlara karşı alerjiye sadece hayvan sahiplerinde rastlanmaz. Alerjenler öyle güçlü ve uzun etkilidir ki kolayca etrafa yayılır ve hayvan beslemeyenler dahi günlük yaşamlarında alerjik olmalarına yetecek miktarda alerjenle temas edebilirler. Alerji riski taşıyan bebekleri olan anne babalar evde evcil hayvan bulundurmamalıdır. Evcil hayvanların tüy, salya ve göz sıvılarından oluşan mikroskopik protein parçacıkları tozlarla birleşerek solunum yollarına ulaşabiliyor. Bu nedenle bebekler hayvanlarla temas etmemelidir, ayrıca yastık ve yorganlar da kuş tüyünden yapılmış olmamalıdır.(Öztürk, Bülent)




Bebek yüzünden onu terk etmeyin


Evcil hayvan dostlarının çocuk sahibi oldukları için endişe duymaları yersiz. Uzmanlar "Önlem alındıktan sonra bebek ve hayvanların bir arada, sağlıklı bir biçimde yaşaması mümkün" demektedir.


Dünyaya yeni gelecek olan bebeği beklerken evcil hayvan sahibi ebeveyn endişe duymaktadır. "Evin kedisi ya da köpeği bebeği kıskanır mı? Sağlığı için bir tehdit oluşturur mu? Evden uzaklaştırmak gerekir mi?" gibi sorular giderek çoğalmaktadır. Uzmanlar bu durumun çok da endişe edilecek bir tarafı olmadığı görüşünde birleşmektedir. Yeter ki gerekli önlemler alınsın. Köpeğinizin sağlık tetkiklerini düzenli yaptırıyorsanız, yeni bebeğe alışması için kontrollü davranıyorsanız hiçbir sorunla karşılaşmazsınız. Sadece evin babası normal zamanlarda gösterdiğinden biraz daha fazla ilgi gösterecek, yürüyüşler, birlikte oynanan oyunlarda süre artırılacak, bebeği koklaması sağlanarak merakı giderilecek hepsi bu kadardır.

OYUNCAKLARINI AYIRIN


Bebeğiniz için kedi ya da köpeğin yatma yerine ulaşmasını engelleyecek sınırlayıcılar koyun, onun mama ve su kabına ulaşmasını engelleyin. Mama yerken rahatsız edilmekten hoşlanmaz, oyuncaklarını paylaşmak istemez; dişlerini gösterip, hırlayabilir, çocuğunuz bu sürede üstüne giderse ısırabilir de. Kontrollü davranmayı bebeğiniz 2 yaşına gelinceye kadar sürdürün. Bebeğiniz 4 yaşına geldikten sonra kontrolü iyice gevşetebilirsiniz.Vücudunuzun bağışıklık sistemine güvenin, dengeli beslenin. Bir takım enfeksiyonları geçirmek zorundayız ki bedenimizdeki bağışıklık sistemi kurulsun, gelişsin.Ancak bazı enfeksiyon hastalıkları vardır ki kuduz gibi hiç geçirilmemesi gereklidir. Bunun için pasif bağışıklık sağlayan aşı uygulamaları yapılır. Kuduz aşısı, iç ve dış parazitlere karşı, köpeğinizin dolayısıyla sizin sağlığınızı koruyucu uygulamalarını düzenli olarak yaptırılmalıdır. (Boyar, Hakan)



Evcil hayvanın aşılı olması, temiz olması ve iyi bakımlı olması şart. Tabii saldırgan olmaması da önemli. Hırçın mizaçlı kedi ve köpekler risk oluşturabilir. Bu gibi durumlarda çocuğun yattığı odayla ilgili önlemler alınabilir. Çünkü evcil hayvanlar da aynen büyük kardeş gibiler. Ebeveyni kıskanabiliyorlar. Bu nedenle tercihen çocuğun izole edilmesi, yani kedi ya da köpeğin açmasını engelleyecek parmaklık gibi bir sistem oluşturulması gerekir. Çocuk doğduktan sonra bebeğin çamaşırlarının koklatılması lazım hayvana. Daha sonra da kontrollü bir şekilde yakınına getirerek pati veya salya teması olmadan yavaş yavaş çocukla karşılaştırılmalı. Asla yalamasına izin verilmemeli. Sonra kedi çok allerjenik bir hayvan. Eskiden bu da riskli olarak görülüyordu. Ancak son çalışmalar gösteriyor ki, çocuk doğduğundan itibaren bu hayvanlarla birlikte olursa tam tersine allerji riski azalıyor. Ancak daha sonraki dönemlerde çocuk allerjik bir bünye gösterirse o zaman doktorun önerdiği şekilde bazı özel tedbirler alınabilir."


ÇAMAŞIRLARINI KOKLATIN

Evcil hayvanlarla birlikte aynı evde büyüyen çocukların daha sevecen, daha hoşgörülü ve sıcakkanlı olduğunu hatta daha iyi bir gelişme performansı gösterdiği de söylüyor. Mesela anne sürekli ağlamaya başlıyor. Bu sefer de süt sorunu oluyor. Onun için evcil hayvanlara temiz olduğu müddetçe, iyi bakıldığı müddetçe karşı değiliz. Ayrıca kedi ve köpek tüyünden bulaşan, toksoplazma denilen paraziter bir hastalık var. Hayvanın buna karşı da korunması lazım. Aşısı olduğu sürece tüylerinin çocuğa herhangi bir zararı yok. Çocuk dünyaya geldikten sonra bir evcil hayvan alınacaksa, 2 yaşına geldiğinde alınması daha uygun. Bu yaştaki çocuk ayaklanmış ve kas gücü gelişmiş oluyor. Konuşmaya başlıyor ve yapılmaması gerekenleri biliyor.(Mocan, Hilal)



Amerika'da aile gittikçe küçülürken, evcil hayvanlar ve kedi köpek gibi evcilleri edinen evlerin sayısı hızla artıyor. 10 yıl önce bir ailede ortalama 3.14 kişi yaşarken 2006'da bu oran 2.57'ye düştü. 1960'ta yüzde 48,7 olan çocuklu aile sayısı 2000 yılında 30,8'e geriledi. 2010 yılında yüzde 28,0 düşmesi bekleniyor.


İstatistiklere göre Amerika'da sadece kedi köpek evcil hayvanların sayısı ise 140 milyonu geçti. 1988'de 51 milyon hanede evcil hayvan varken 2006'de bu rakam 69 milyona çıktı. Evcil hayvanlar aileden bir parça gibi görülüyor. Köpek sahibi Amerikaların üçte ikisi, kedi sahibi olanların ise yarısı evde besledikleri hayvanların kendileri için çocuk gibi olduğunu söylüyorlar.


AİLELER KÜÇÜLÜYOR


Amerikan Nüfus Bürosu'nun geçen hafta açıklanan resmi araştırma sonuçlarına göre Amerikan ailesi küçülüyor. 10 yıl önce bir ailede 3.14 kişi yaşarken, 2006'da bu rakam 2.57'ye düştü.
İstatistikler, Amerikan aile yapısı ile ilgili çarpıcı tespitler ortaya çıkardı. 18 yaşın altındaki üç Amerikalı çocuktan bir tanesi bölünmüş ailelerin yanında ( ya anne ya da baba) yaşıyor. 10 yıl öncesine göre sadece anne veya babanın yalnız yaşadığı evlerin oranı ise iki kat arttı. 1970'Te yüzde 5 olan oran 2006'da yüzde 9'a ulaştı. Amerikan aile yapısının fotoğrafını çeken çalışmaya göre, yalnız yaşayan ev halkı oranı da yüzde 17'den yüzde 26'ya yükseldi. Evlenmeyen yetişkinlerin yüzdeleri de artış gösterdi. 1970'de yüzde 28 olan erkek evlenmeyenlerin oranı 2006'da yüzde 33'e, yüzde 22 olan kadınların oranı yüzde 26'ya yükseldi.


2006 yılı resmi rakamlarına göre ülke genelinde 18 yaşın altında 73.7 milyon çocuk (yüzde 33) evli olmayan anne veya babasının yanında kalıyor. Amerika'da 12.9 milyon ayrı aile var. Bunların 10.4 milyonu yalnız anne, 2.5 milyonu ise yalnız baba. 10 yıl önce 9.8 milyon yalnız anne, 2.1 milyon yalnız baba vardı.


Amerikan Nüfus Bürosu'nun yaptığı çalışmanın diğer sonuçları ise şöyle:


Yalnız yaşayan anne ve babaların yaşı genelde 35'in üzerinde.
Ayrı yaşayan erkek ve kadınlar daha sonra evleniyorlar.


Evlerde yaşayan yalnız insanların oranı yüzde 26'ya yükseldi. Bu oran 1970' de yüzde 17 idi.

Erkeklerin yüzde 33'ü ve kadınların yüzde 26'sı 15 yaşın altında evlenmemiş. 1970' le erkeklerde bu oran yüzde 28, kadınlarda yüzde 22 idi.


Erkek ve kadınların yüzde 71'i 30-34 yaşları arasında evleniyorlar.


1960'ta yüzde 48,7 olan çocuklu aile sayısı 2000 yılında 30,8'e geriledi. 2010 yılında yüzde 28,0 düşmesi bekleniyor. Yıllara göre oranlar şöyle: 1970: Yüzde 42,2, 1980: Yüzde 38,41, 1990: Yüzde 34,6, 2000: Yüzde 32,8.


EVCİL HAYVAN SAHİBİ AİLE SAYISI ARTIYOR


Amerika'da yapılan başka bir araştırma Amerikalıların evcil hayvanları ev halkından bir fert olarak görmeye başladığını gösterdi. Amerikan Evcil Hayvan Ürünleri ve Üreticileri Derneği'nin (American Pet Products Manufacturers Association (APPMA)) 2005-2006 Ulusal Evcil Hayvan Sahipleri Araştırması sonuçları da açıklandı. Buna göre ABD'de 69 milyondan fazla evde evcil hayvan var. 1988'de bu rakam 51 milyon, 2002'de ise 64 milyon olarak belirlenmişti. Evcil hayvanlar aileden bir parça gibi görülüyor. Köpek sahibi Amerikaların üçte ikisi, kedi sahibi olanların ise yarısı evde besledikleri hayvanların kendileri için aile üyesi bir çocuk gibi olduğunu söylüyor.






Evcil Hayvan Sahipleri Araştırması'nın sonuçlarına göre evcil hayvan sahipleri arasında kedi-köpek hediyeleri (pet gifts) ve partiler gibi yeni trendler yükseliyor. 10 köpek sahibinden 8'i köpeklerine hediyeler alıyor . Kedi sahiplerinin de yüzde 63'ü kedilerine hediye alıyor. Hediyeler sadece Noel'de değil, doğumgünleri, Paskalya (Easter ) Cadılar Bayramı (Halloween), Sevgililer günü, Hanuka ve özel olmayan günleri de kapsıyor.


EVCİL HAYVAN İÇİN PARTİ


Evcil hayvanlar için yapılan partilerin sayısı da artıyor. Köpek sahipleri yüzde 9, kedi sahipleri yüzde 5 oranında doğumgünü partileri vermeye başladılar. Her bir hediye için ortalama 17 dolar harcanıyor. Köpeklerini seyahata çıkaran köpek sahiplerinin sayısı da artıyor. 2002'de köpeklerini seyahate çıkaranların oranı yüzde 16 iken bu oran 2006'da yüzde 19'a yükseldi. Çoğunlukla kediler ve köpekler evin içinde uyuyorlar. Hayvan sahiplerinin çoğu onlara evciller için üretilen yatak, battaniyeler satın alıyor. Evcil hayvanların beslenme ve yiyecekleri de özel olarak hazırlanıyor. Gıdalara vitamin ve mineraller ekleniyor. Hazır ve diyet gıdalar daha çok tercih ediliyor. Kedi ve köpek sahiplerinin arasında hayvanlarını sağlık sıgortası yaptıranların oranı yükseliyor. Hayvan hastaneleri, evcil hayvanlara hitap eden marketleri iyi iş yapıyor. Hayvanlara özel olarak üretilmiş oyuncaklara büyük paralar harcanıyor.









EVCİL HAYVANLARA YILDA 30 MİLYAR HARCANIYOR

Amerika, kedi-köpek mamalarının bir numaralı üreticisi ve aynı zamanda tüketicisi konumunda. Amerikalılar evcil hayvanların yiyecek, sağlık ve diğer gereksinimleri için her yıl yaklaşık 30 milyar Dolar harcıyor. Yasalar evcil hayvanları koruma altına alıyor. Hayvanlara kötü davrananlara ağır para ya da hapis cezaları veriliyor.

Bir Araştırma

Evde beslenen köpeklerin beyin hasarlı hasta yakınlarının hastaya destek verirken karşılaştıkları stres düzeyini azalttığı belirlendi


Evde beslenen köpeklerin, ileri düzeyde stresle yaşayan kişilerin kardiyovasküler stres düzeyini azalttığına dair son bulgular ışığında, köpek sahipleri, köpek sahibi olmayanlarla karşılaştırıldığında ve beyin hasarlı eşe destek verdiği zamanki stresli dönemlerinde köpeği olmayanlara göre yüksek tansiyona 1/5 oranında daha az maruz kalmaktadırlar.
Yapılan araştırmada köpeği olmayan katılımcılara araştırma süresince beslemeleri için 6 aylığına bir köpek verildi ve düzenli olarak tansiyon ve nabızları ölçüldü.


Stresli dönemlerde bile söz konusu değerlerin köpek sahibi olanların düzeyine indiği gözlendi.









Buffalo Universitesi Eczacılık ve Biyomedikal Bilimler Fakültesi,
Klinik Farmakoloji Bölümü araştırma görevlisi Dr. Karen Allen söz konusu araştırma ve daha önce bu konudaki birçok araştırmayı yürütmüş, evde köpek beslemenin kardiyovasküler tepkilere etkilerini incelemiştir. Araştırmasının sonuçlarını bugün, 19 Ekim günü San Diego'da bulunan Psikofizyolojik Araştırmalar Derneğinin yıllık toplantısında açıklamıştır.


Dr. Allen "Bu çalışma, evde beslenen bir köpeğin varlığının strese diğer insanlardan daha az dayanıklı olan hasta bakan ve destek veren kişilerin strese karşı dayanıklılığını arttırdığını göstermektedir"
"Araştırma, özellikle yoğun sorumluluk ve stres altında yaşayan hipertansiyon hastası insanlar üzerinde evcil köpeklerin tedavi edici rolünü vurgulamaktadır".


Dr. Allen söz konusu araştırmayı yaklaşık bir sene sürdürmüştür. Araştırma, rasgele seçilmiş eşit sayıda kadın ve erkek ile, deney ve kontrol gruplarından oluşan 60 gönüllüyle gerçekleştirilmiştir.


Gönüllüler, travmatik beyin hasarına sahip eşlerine bakan, yüksek tansiyonlarını kontrol altına almak amacıyla tansiyon ilacı (ACE inhibütörleri) kullanan kişilerden seçilmiştir. Dr. Allen, ACE inhibütörlerinin günlük aktiviteler sırasında oluşan yüksek tansiyonu kontrol altına almakta başarılı olurken, stresli durumlarda başarılı olmadığını kaydetti. Araştırma sırasında tüm katılımcılar köpek beslemeye yönlendirildi.




Araştırmanın başında, tüm katılımcılar tansiyonlarının gözlenmesi için 48 saatliğine monitöre bağlandı ve aktivitelerini kağıda dökmeleri istendi. İlk gün tansiyon ve nabıza dair veriler katılımcılar eşlerine bakarken kaydedildi. Bu veriler doğal stres kaynağı adı verilerek etiketlendi. İkinci gün, araştırmacılar tarafından kullanılan ve stres simülasyonu gerçekleştirmek amacıyla iki aktivite sırasında oluşan - engelli olan eşlere bakımda karşılaşılabilecek olası sorunlar konusunda bir konuşma ve bir elin buzlu suya batırılarak iki dakika bekletilmesiyle yapılan soğuk şok testi - kardiyovasküler bilgiler temin edildi.


Deney grubuna beslemeleri için bir köpek verildi ve diğer koşullar aynı kalmak üzere 6 ay boyunca kardiyovasküler değerleri ölçüldü. Bu noktada kontrol grubuna da köpek verildi ve bir 6 ay sonra tekrar ölçüldü.


Sonuçlar göstermektedir ki; köpekler bu tabloya girmeden önce bütün katılımcılar doğal ve simule edilmiş stresli durumlara benzer tepkiyi veriyorlardı. Dr. Allen'a göre"İlginç olan, konuşma ve soğuk şokun tansiyon ve nabızda büyük yükselmelere yol açmasına rağmen, eşle olan etkileşim sırasında bu değerler çok daha fazla yükselmektedir"."Köpekler edinilmeden önce konuşma ve soğuk şok uygulandığında sistolik kan basıncı 28mmHg kadar yükselmekte iken, eşle olan etkileşim sırasında ise 52mmHg kadar yükselmektedir"






6 ay sonra köpeği olanların eşlerine destek verirkenki tansiyon seviyelerinde çok küçük bir atış gözlenirken, kontrol grubundakilerin tansiyon düzeyi ortalama 40mmHg ye yükseldi.12 ay sonra araştırmaya katılan tüm katılımcılar köpek sahibi olduğunda yine gruplar arasında çok küçük bir fark olduğu görüldü.


Dr. Allen'a göre "Bu araştırmanın bulguları göstermektedir ki, ev hayvanları, tansiyon ilacı kullanan yüksek tansiyon hastası insanlarda dahi günlük strese olan olumsuz tepkileri hafifletmektedir". İlaçların tansiyonu düşürmesine rağmen, evde çok sevilen bir hayvan değiştiremeyeceğimiz bir faktör olan stresli bir insana karşı olan tepki ve davranışlarımızı iyi yönde etkilemektedir"


Bu araştırma İngiltere'deki Waltham Evcil Hayvan Beslenme Merkezi tarafından desteklenmektedir.


TEDAVI GIBI HAYVANLAR

Birçok evcil hayvan sahibi evde hayvan beslemenin faydalarını onaylamıştır. Hiçbir şey bir kedinin tüylerinin bacaklarınızı okşaması veya bir köpeğin size kuyruğunu sallayarak karşılamasına benzemez.



Bugüne kadar,hayvan sahibi olmanın faydaları ve rahatlatıcı unsurları hakkında birçok çalışmalar yapılmıştır. Yakın bir zaman da, kalp hastaları üzerinde hayvan yardımı ile gerçekleştirilen terapilerin faydalarına karar vermek için bir araştırma yapıldı.

UCLA Tip Merkezi bilim adamları hastanede yatmakta olan 76 hasta üzerinde yaptıkları çalışmalarda, 12 dakika köpek ile ziyaret edilen hastaların, yalnız başına köpeksiz ziyaret edilenlerin veya hiç ziyaretçi kabul etmeyen hastaların verdikleri tepkileri karşılaştırdı. Sonuç hiç de şaşırtıcı değil, çünkü insan-köpekten oluşan takımın ziyaret ettiği hastaların endişeleri %24 oranın da düşüş gösterdi. Sadece insanlar tarafından ziyaret edilen grup yalnızca %10 bir düşüş gösterdi ve hiç ziyaret edilmeyenlerde bir değişme olmadı.

Velma'nin Hayvanlı terapi programı 90'li yılların sonlarına doğru Avusturalya'nin başkenti Sydney'de başladı. Bu fikir tamamen kendine aitti.Velma Harris'in tecrübeleri ve inançları ; yalnız olanların veya fiziksel, ruhsal, beyinsel rahatsızlığı olanların hayatında hayvanların büyük farklılıklar yarattığı yönündeydi. Bundan on yıl önce Velma " Chronic Fatigue Syndrome" hastalığına yakalandı ve üç yıl boyunca yataktan çıkamadı. Bu süreç içerisinde küçük beyaz Kaniş cinsi köpeği Honey, sürekli onun yanındaydı ve moralini yüksek tutmasını sağladı. Velma iyileşmeye başladığı zaman, köpeği Honey'nin yeniden sağılına kavuşmasında ne kadar çok yardim ettiğini anladı. Honey onun ruh sağlığını korumasında ve zor günleri atlatmasındaki en büyük destekti.



Velma evcil hayvanlara ulaşamayan hastaların düzenli ziyaretlerden yararlanabileceğini anlamıştı. Arkadaşının küçük arkadaş canlısı, dışa donuk köpeği ile yaşlıların yattığı bakim evlerini ziyaret etmeye başladı. Bu kucuk ve surekli mesgul Maltese Terrier Max evde herkesin nesesi olmustu. Kisa bir sure sonra bu terapi ziyaretleri duyuldu ve yaslilarin yattigi diger bakim evlerini de artan bir siklikla ziyaret etmeye basladilar.

İnsanların hasta oldukları, hastaneye yattıkları veya yaşlanıp bakim evine kabul edildikleri zaman evcil hayvanlarını bırakmak zorunda olmaları acı bir gerçek. Velma özellikle bu konuya dikkat çekiyor. "Bizler, hayvanlarından ayrılmak zorunda olan insanlardan bir çok üzücü reaksiyonlar alıyoruz. Çoğunlukla ayni gönüllü ve hayvan, ayni hastayı ziyaret ediyorlar böylece hayvanla aralarında kuvvetli bir iletişim sağlanıyor. Hastalar çoğunlukla kendilerini ziyaret eden hayvanların resimlerini saklamak için istiyorlar çünkü hasta ve hayvan arasında bir bağ oluşuyor" dedi Velma.

Köpekler çoğunlukla iletişim ve acı gibi engelleri aşıp depresyonda olan insanlara yardim ediyorlar. "Ben genelde insanlara karşı duyarlı olmayan bir çok hastanın, hayvanlar tarafından ziyaret edildiklerin de ne kadar eğlendiklerine şahit oldum" dedi Velma.





Geçmiş yıllar da, Velma tahminen 600 gönüllüyü programa yardim etmeleri için eğitmiş. Su anda, Southern Highlands bölgesinde 50 gönüllü aktif bir şekilde programlara katılıyor. Velma her zaman daha fazla gönüllülere ihtiyaçları olduğunu ve programın özel eğitim gerektirdiğini söylüyor. Bu program yalnızca komutları dinleyen ve eğitimli bir şekilde yürüyen köpeği bakim evine götürmek değil. "Terapi gibi Hayvanlar" kursu sağlık ve güvenlik konularını içermektedir bu nedenle de becerikli insanlara ihtiyacımız var dedi. Bu bizim en yuksek derecedeki gonullulerimiz ayrica diger gonullulere de ihtiyacimiz var. Bu kisiler bize maddi kaynak saglamak ve program hakkinda farkindalik yaratmak amaciyla duzenledigimiz aktivitelerde yardim edebilirler diye sozlerine devam ediyor Velma.

"Terapi gibi hayvanlar" programi kopekler disinda ki diger hayvanlari da kullaniyor. Ornek vermek gerekirse, domuz, tavsan ve fareler de bu program dahilinde kullanilmislar. Velma kullandiklari hayvanin arkadas canlisi ve degisik insanlarla bulusmaktan zevk aliyor olmasinin yeterli oldugunu soyluyor. Velma programi icin devletten hic bir yardim almiyor bu nedenle masarflarini karsilamak icin bagis toplama aktivitelerine guveniyor. Bir kaç tane sponsorları var, birçok veteriner kendilerine yardım ediyor ayrıca Supercoat kısa bir süre önce programın ana sponsoru oldu. Onlar bizleri daha çok Hayvan Terapileri uygulayacağımız kuruluslara sokmakla yükümlüler.





Hayvanlar insanlar için en büyük teselli ve kısa bir görüşmenin dahi hastalar üzeride bir çok pozitif yan etkileri var. İnsanlar daha çok sevildiğini hissediyor, daha mutlu ve sakin oluyorlar. İnsanların korktuğu, kendilerini iyi hissetmediği veya depresyonda olduğu dönemlerde bütün bu Hayvan Terapileri son derece faydalı.

Birçok evcil hayvan sahibi hayvanları ile yer değiştirmekte bir sakınca görmediklerinin şakasını yapar. Ne de olsa bedava oda, yemek ve
sağlık hizmeti olan ve tek stresin hangi eşya üzerinde uyamaya karar vermek olduğu bir hayattan daha iyisini bulmak çok kolay değil.

Ancak bilim, giderek artan örneklerle insanlar ve evcil hayvanları arasındaki ilişkinin göründüğü kadar tek taraflı olmadığını göstermekte.

Araştırmacılar insanların onlara eşlik eden evcil hayvanlarıyla ilgilendikleri kadar evcil hayvanlarının da onlarla ilgilendiğini bulmuşlar.

Evet, doğru! Fido ve Fluffy top oynamak ya da bir yün tomarına dalmaktan fazlasını yapıyorlar. Evde o kürklü, tüylü ya da yüzgeçli arkadaşları olanlar olmayanlardan daha sağlıklı.


Evcil hayvanlar ve mutluluk arasındaki korelasyon hakkında sık sık konuşmalar yapan bir Mayo Klinik onkolojisti olan Dr. Edward Gragan "Evcil hayvanlar koşulsuz sevgi, arkadaşlık, bağlantı -ve bazıları için de bir amaç sağlamakta" diyor. "Hastalanmamıza neden olan bir sürü nedene karşı bunun iyi bir ilaç olduğunu ima eden artan sayıda güvenilir kanıt bulunmakta. "

Bir medikal veri tabanı olan Medline'da yapılan bir araştırma, evcil hayvan sahibi olmanın sağlık açısından bir çok faydasını ortaya koymakta.

En ilgi uyandıranlardan biri 1995'de American Journal of Cardiology'de yayınlanan bir evcil hayvana sahip olmanın kişinin ömrünü bile uzatabildiği. Bu makalede araştırmacılar kalp krizi geçirdikten sonra hastaneden taburcu edilen 400'den fazla hastayı
takip etmişler. Evcil hayvan sahibi olanlar olmayanlara göre, kalp rahatsızlığının şiddeti gibi diğer faktörleri bile dikkate alarak, oldukça yüksek bir yıllık hayatta kalma oranına sahip çıkmışlar.

1992'De bir Avustralya tıp dergisinde yayınlanan bir başka büyük çalışmada evcil hayvanlara sahip olmanın kalbe sağlıklı olduğunu bulmuş. Araştırmacılar 5000'den fazla kişide kardiovasküler hastalık risk faktörlerinin karşılaştırmışlar. Evcil hayvan sahiplerinin tansiyonları (kan basınçları) ve trigiliserit (kalp rahatsızlığı ile bağlantılı olan kalpte bir çeşit yağ) seviyeleri evcil hayvan sahibi olmayanlara göre daha düşükmüş. Yazarlar arkadaşlık eden evcil hayvanları olmayanlara göre evcil hayvan
sahiplerinin kalp krizi ve kalp hastalığı riskinin daha düşük olduğu sonucuna varmışlar.

Düzinelerce başka çalışma kardiovasküler hastalığın ötesinde faydaları belgelemekte.

En yenilerinden biri 1999'da American Geriatrics Society dergisinde yayınlanan bir çalışma. Bilim adamları, evcil hayvan sahibi yaşlı kimselerin evcil hayvana sahibi olmayanlara göre daha aktif olduğunu ve - daha yaşlı yetişkinlerde görülen yaygın ve ciddi
akıl hastalığı- depresyona girme ihtimallerinin daha düşük olduğunu keşfetmişler.

1999'da AIDS Care dergisinde yayınlanan bir araştırmaya göre bir AIDS hastaları bile hayvan arkadaşa sahip olmanın faydasını görebilirler. Evcil hayvan sahibi olan hastaların, bu korkutucu hastalığın semptomları daha da şiddetlenmesine rağmen depresyona girme olasılıkları daha düşük.


Bir Evcil Hayvan Edinin!

Peki, evcil hayvanların nesi insanları sağlıklı tutmakta? Teoriler dolu. Bazı araştırmacılar arkadaşlık yapan evcil hayvanların insanları rahatlattığını, bunun da stresi azalttığını düşünmekte.

Diğerleri, köpeğin yürütülme ihtiyacı gibi evcil hayvanların ihtiyaçlarının, insanları fiziksel olarak daha aktif tuttuğuna dolayısıyla da daha formda olmalarına ve sağlıklı bir kiloda kalmalarına yardım ettiğine inanmaktadır. Daha başkaları evcil hayvanların insanları toplumla bağlantılı tuttuğunu söylemekteler - ki diğer araştırmacılar bunun uzun ömür ve mutluluk için anahtar rolde olduğunu bulmuşlardır.

Creagan cevabın yukarıdakilerin hepsi olduğuna inanmaktadır. Ve bunu da onu desteleyecek bütün araştırmalar olmadan da söylemektedir. "bu sadece sağduyu" diyor. Creagan, ve ne tür evcil hayvanınız olduğunun önemi olmadığını ekliyor. "bir köpeği
sevdiğinizde, kucağınızda bir kediyi okşadığınızda ya da herhangi bir
hayvandan keyif aldığınızda iyi bir şey olur. Bir evcil hayvanını hayatınıza kattığı kayıtsız şartsız sevgiden gelen bir hoşnutluk ve neşe hissi oluşur."

Hiç bir doktorun bir reçeteye "evcil hayvan alın" diye yazması pek olası olmamakla birlikte, sağlık hizmeti sunanlar ülke çapında insanların sağlıklı kalmaları içim hayvanların benzersiz rolünün farkına varmaktadırlar.


Örneğin bakımevlerinde sık sık gönüllülerin hastalar için arkadaşlık edecek hayvanlar getirdikleri programlar vardır. Bazıları hayvanları mekanda tam zamanlı olarak bile tutmaktadırlar. Bu sözde "Eden yaklaşımı" bakım tesislerinden kurumsal hissi çıkartmaya çalışmaktadır.

Çeşitli yerlerdeki çocuk hastaneleri de çocukların iyileşmesine yardımcı olmak için evcil hayvanları kullanmaktadırlar. St. Paul'deki Gillette Çocuk Hastanesinde gönüllüler yıllardır, genç hastaları son derece mutlu ederek, arkadaş canlısı köpekleri hastaneye getirmektedirler.

Çocuk ömrü uzmanı Christi Kegley'e göre Minneapolis ve St. Paul'deki Çocuk Hastanelerindeki hastaların sık sık kürklü ziyaretçileri olmakta.

"Hayvanlar tüm çevreyi değiştiriyorlar. Ziyaretten önce insanlar gergin ve sabırsız" diyor Kegley. "Orada olduklarında ise her şey sakinleşiyor. Personel bile kendisini daha iyi hissediyor."

Kegley, evci hayvanların ziyaretinin hastaneyi daha az korkutucu vedaha çok ev gibi yapacağına çünkü bir sürü çocuğun evinde bir evcil hayvanı olduğunu ve onları özlediklerine inanmakta. Ayrıca nasıl hissettikleri dışında bir şeye odaklanmalarına da yardımcı olduğunu söylüyor. Ayrıca, yalnızca bir hayvanın verebileceği huzur ve sakinlik hissi de var elbette.

"Ameliyattan henüz çıkmış bir çocuk için bir köpek ya da kedinin postuna dokunmak ve onu hissetmek son derece sakinleştirici ve tedavi edicidir" diyor Kegley. "Çoğu zaman ebeveynler çocuklarının hastanedeki ilk gülümsemesinin bir evcil hayvan onları ziyaret ettiğinde olduğunu söylüyor."

Bir retriever karışımı olan Brinkley'nin sahibi Creagan'da hastalarını iyileştirmede evcil hayvanların değerini fark etmiş bulunmakta. Hastalarının evcil hayvanlarının ismi onun tıbbi kayıtlarının bir parçası haline gelmiş ve her zaman hastalarına köpek, kedi ya da balıklarının
ne alemde olduğunu soruyor. Creagan manzara ümitsiz olduğunda bile evcil hayvan sahiplerinin sahip olduğu bağın bir hastaya yardımcı olabileceğine inanıyor.

"Herkesin evcil hayvan hikayeleri vardır ve herkes kedi ya da köpeklerinden söz ederken güler" diyor Creagan. "en depresif klinik ortamda bile bir evcil hayvandan söz etmek duruma önemli bir hafiflik katabilir."

Ancak Creagan ve diğerleri evcil hayvanların herkese uygun olmadığı konusunda uyarıda da bulunuyorlar. Alerjisi olanlar, bazı bağışıklık sistemi sorunu olanlar ve diğer kronik durumlarda evcil hayvanlar iyi bir fikir olmayabilir. Elbette hemen hemen herkese uygun bir evcil hayvan olabilir - örneğin bir balık, hem
yoğun bakım da istemez. Creagan, emin olunmadığına önce bir doktora danışılmasını öneriyor.(Özbek, Begüm)

Evinizdeki tavşanınız üzüntü kaynağı olmasın?

Bugünlerde çocuğunuza minik bir tavşan aldınız. Ama aldığınız yer onun nasıl bakılacağını, hastalığı olup olmadığını söylemedi. Üstelik birkaç gün sonra da çocuğunuzun çok sevdiği tavşan öldü. Hem çocuğunuz yakın bir arkadaşını kaybetmenin üzüntüsünü yaşadı hem de sağlığınız tehlikeye girdi.

Büyük şehirlerde, tabiattan uzak yaşayan insanlar için en önemli teselli kaynağı evcil hayvanlar. Apartman kültüründe tabiatla bağlarını koparan insanlar bu özlemlerini giderebilmek için evcil hayvanları satın alıp evlerinde besleme yoluna gidiyor. Ancak ev hayatına uyum sağlayamayan ve "yaşatma kılavuzundan" yoksun hayvanlar bakım bilgisinden uzak ellerde kısa sürede ölüyor. "Canlı oyuncağının ve arkadaşının" ölmesi en çok evdeki küçük çocukları üzüyor. Hayvan sağlığı uzmanları ve hayvan severlere göre evcil hayvanlar ticari çıkarlara feda ediliyor.
Özellikle de çocuklar için bir arkadaş niteliğindeki evcil hayvanlar, günümüzde büyük bir ticari sektör konumunda. Pet shop adı verilen evcil hayvanların satışının yapıldığı merkezlerin sayısı gün geçtikçe artıyor. Bir süre öncesine kadar kedi, köpek, akvaryum balıkları ve kuş türleri ile sınırlı olan evcil hayvan listesi son zamanlarda tavşan, kamplumbağa, ganadomuzu, bukalemun, maymun ve sincapları da içine alacak şekilde genişledi. Listenin genişlemesi ile ortaya çıkan problem ise bu evcil hayvanların gerek apartman ortamına uyum sağlayamaması ve gerekse yeterli bakımı alamaması gibi sebeplerden ölmeleri.

Pet shop'lar genellikle İstanbul'un Ortaköy, Etiler ve Şişli gibi semtlerinde bulunuyor. Eminönü'nde ise evcil hayvanların toptan pazarlandığı ve müşterileri arasında bazı pet shop'ların da bulunduğu bir hayvan pazarı bulunuyor. Evcil hayvanlar konusundaki şikayetler sadece mağdur müşteriler veya hayvanseverler değil. Ortaköy'de bir pet shop sahibi olan ve yıllardır evcil hayvan ticareti ile uğraşan Ebru Şen de, bazı hayvan türleri konusunda yeterli özenin gösterilmemesinden şikayetçidir. Son yıllarda evinde hayvan beslemek isteyenlerin büyük ilgi gören tavşanlarla ilgili hiçbir sağlık sürecinin olmadığı tespitini yapan Ebru Şen, "Ben tavşanları Eminönü'nden alıyorum veya bana oradan geliyor. Ancak bu hayvanlarla ilgili hiçbir tıbbi kontrol süreci yaşanmıyor. Hayvanlar sağlıklı mı, değil mi bilmiyorum." diyor. Şen, "Bu kadar talep gören bir hayvan için neden bir sağlık kontrolü yok?" sorumuza, 'astarı yüzünden pahalı' mantığı ile cevap veriyor: "Ben bir tavşanı 7 7,5 milyon liradan alıp 10 milyon liraya satıyorum. Bir hayvanda hastalık olup olmadığını anlamak için onu veteriner kontrolüne sokmam ve tıbbi tahlillerini yaptırmam lazım. Bunu yaptırırsam bir tavşanın bana maliyeti 40 milyon lirayı bulur. Kim 2,5 milyon kâr edeceği bir tavşan için 40 milyon masraf yapar ki?"



Ebru Şen Türkiye'de evcil hayvan ticaretinin çok düşük standartlarda yapıldığını da Avrupa'dan örnek vererek açıklıyor. Buna göre örneğin Almanya'da evinde bir canlı hayvan beslemek isteyen bir kişi bir pet shop'a müracaatını yapıyor. Müracaat eden kişinin bütün kimlik bilgileri, çalışma saatleri, evinin büyüklüğü ve kaç odası olduğu ve de ailevi bilgileri bilgisayara yükleniyor. Hayvan talebinde bulunan kişiye en uygun canlı türü bilimsel verilerle saptanarak, alıcıya tavsiye ediliyor. Satış gerçekleşmeden önce alıcıya ayrıca hayvanın bakımı hakkında tüm bilgileri içeren bir broşür ile sağlık ihtiyaçlarını gösteren bir karne de teslim ediliyor. Ebru Şen, "Ben bu işi Türkiye'de bu şekilde yapmak istesem bana deli gözüyle bakarlar." diyor. Kendisinden kesip yemek için bile tavşan isteyen müşterileri olduğunu da belirten Şen, bu durumun Türkiye'de evcil hayvan kültürünün ne durumda olduğuna bir örnek oluşturduğunu da belirtiyor.
Evsiz Hayvanları ve Doğayı Koruma Derneği Başkanı Lale Halimoğlu ise, Türkiye'de hayvan satışı yapan pet shop'ların tâbi olduğu bir ruhsat düzenlemesinin olmamasından yakınıyor. Eminönü Mısır Çarşısı gibi hayvan satışı yapılan yerlerde de denetimsizlik olduğunu belirten Halimoğlu, "Ayrıca pet shop sahiplerinin hayvanlara kötü davrandıklarına yönelik şikayetler de bize geliyor. Türkiye'ye Afrika üzerinden sincap ve maymun gibi satışı yasak olan egzotik hayvanlar da sokuluyor. Bu hayvanlarda insanlar için tehlike oluşturabilecek birçok hastalık var." yorumunu yapıyor. Veterinerler Odası Başkanı Prof. Dr. Tahsin Yeşildere'ye göre ise evcil hayvan satışı yapılacak mağazanın nitelikleri ile hayvanın türüne göre konulacağı kafeslerin büyüklüğü çok önemli. Ayrıca her hayvanın bir sağlık sertifikası da olması gerekiyor. Ancak Türkiye'de hayvanların çoğunluğunda böyle bir sertifika yoktur.




Zayıfsız 100 öğrenciye evcil hayvan veriyor

Ankara'da bir pet shop, karnelerini alan öğrencilere, hediyesi olarak evcil hayvan dağıtacak. Selanik Caddesi'ndeki Evcil Hayvanlar Merkezi (Pet Center), "ilginç bir promosyon kampanyası" başlattı.

2002-2003 öğretim yılının sona ermesi dolayısıyla başlatılan kampanya çerçevesinde, karnesinde zayıfı olmayan 100 öğrenciye, su kaplumbağası, tavşan, muhabbet kuşu ve beta balığı verilecek. Pet Shop'a, bugün saat 11.00'de karnesiyle gelen ve zayıfı olmayan ilk 100 öğrenci, 20 su kaplumbağası, 15 tavşan, 15 muhabbet kuşu ve 50 beta balığından istediğini alabilecek.

Pet Center'in sahibi Uğur Ertaymaz, kampanyanın çocukları evcil hayvan beslemeye teşvik etmek ve çocuklara hayvan sevgisini aşılamak amacıyla düzenlendiğini söyledi. Bu tür kampanyaları, her eğitim sezonunun bitişinde yaptıklarını kaydeden Ertaymaz, öğrencilerin yoğun ilgisiyle karşılaştıklarını ifade etti. Ertaymaz, "Başarılı öğrencileri bu sevimli hediye ile ödüllendirmek istedik. Öğrencilerin tatil süresince boş vakitleri olacak. Bu zamanı kendi besledikleri hayvanlarla değerlendirebilecekler. Onlardan tek istediğim bu canlı hediyelere çok iyi bakmalarıdır." diye konuştu. Ankara, aa







DÜNYAM

Hayvan dostu miniklere

Evcil hayvanlara ilgi duyan ve besleyen çocukların artık bir dergisi var. Sosyal Sorumluluk Eğitim Derneği (SED), Evcil hayvan mamaları şirketi PURINA'nın desteğiyle çocuklara hayvan sevgisi ve çevre bilinci kazandırmak hedefiyle ücretsiz bir dergi yayın hayatına başladı. Dünyam adlı dergi ilköğretim çağındaki çocuklara yönelik. İstanbul çevresindeki bazı ilköğretim okullarında ücretsiz olarak dağıtılmaya başlanan dergi, çocuklara yönelik aktivitelerde de minik okurlarına ulaşıyor. Derginin içeriğinde, evcil hayvanlarla ilgili renkli ve eğlenceli aktiviteler, evcil hayvan beslenmesi ve bakımı konusunda öğretici bilgiler, yine öğrencilerin küçük dostları hakkında yazdıkları kompozisyonlar ve öyküler yer alıyor. Evcil hayvan dünyasından haberlerin de yer aldığı dergi, tüm hayvan severler için bir etkinlik takvimi niteliği de taşıyor. Nisan ayında yayınlanan dergi iki ayda bir basılacak.


TÜRKİYE'DE HAYVAN HAKLARI

Çevre Bakanlığı'nca hazırlanan ve TBMM Genel Kurul gündeminde bulunan "Hayvanları Koruma Kanunu Tasarısı", hayvanların korunması ve yaşama haklarının güvence altına alınması amacıyla hazırlandı. Kanun tasarısının amacı, başta evcil hayvanlar olmak üzere tüm hayvanların, insan ve doğa kaynaklı mağduriyetlerinin önlenmesini, gözetilmesini, bakımlarını, kötü muamelelerden uzak tutulmalarını, üremelerini, canlarının ve sağlıklarının korunmasını sağlamak.









Bu amaca ulaşmak için hayvanların korunmasına ilişkin geliştirilen temel ilkeler şunlar:


Bütün hayvanlar eşit doğar ve bu kanun hükümleri çerçevesinde yaşama hakkına sahiptir. Ancak kanuni istisnalar ve insan gıdası olarak yararlanılan hayvanlar bu hükmün dışında tutulmuştur.
Geleneksel olarak insanların çevresinde yaşayan türden olan evcil hayvanlar, türüne özgü hayat şartları içinde yaşama özgürlüğüne sahiptir. Sahipsiz hayvanların da sahipli hayvanlar gibi yaşamaları desteklenir.
İnsanlar, hayvanların korunmaları, gözetilmeleri, bakımları ve kötü muamelelerden uzak tutulmaları için gerekli önlemleri alırlar.
Hiçbir maddi kazanç ve menfaat amacı gütmeksizin sadece insani ve vicdani sorumluluklarla hayvan besleyen ve koruyan gerçek ve tüzel kişilerin desteklenmesi esastır. Yabani hayvanların yaşama ortamlarından koparılmaması, doğada serbestçe yaşayan bir hayvanın yakalanıp özgürlükten yoksun bırakılmaması esastır


Tasarıda yer alan düzenlemelerden bazıları şunlar:

Hayvan sahiplenen veya ona bakan kişi, hayvanı barındırmak, türüne ve üreme yöntemine uygun olarak ihtiyaçlarını temin etmek, sağlığına dikkat etmek ve aşılarını yaptırmakla yükümlüdür.
Hayvan sahiplenecek kişi, hayvanın sağlığı ve yaşam koşulları ile ilgili insan-hayvan etkileşimi ve çevre sağlığı açısından sorumludur.







Hayvan sahipleri çevreye ve insanlara verecekleri zararları ve rahatsızlıkları tazmin etmekle yükümlüdür. Çevre Bakanlığı, hayvan bulundurma ve sahiplenme şartları ile rahatsızlıkları önleyici tedbirleri, çıkaracağı bir yönetmelikle belirleyecektir. Sağlık nedenleri ile gerekli olmadıkça, bir hayvana zor kullanarak yem yedirmek, acı, ızdırap ya da zarar veren yiyecekler ile alkollü içki, sigara, uyuşturucu vb. bağımlılık yapan yiyecekler veya içecekler verilmesi yasaktır.


Hayvanları taşıyan ve taşıtanlar, onları türüne ve özelliğine uygun ortamlarda ve şartlarda taşımak, taşıma esnasında bakmakla yükümlüdür.


Hayvanların kendi mekanlarında yaşamalarının desteklenmesi esas olup, sahipsiz ve güçten düşmüş hayvanların öldürülmesi yasaktır.


Hayvanlarda acı veren müdahalelerin uyuşturmaksızın yapılması yasaktır.


Sadece veteriner hekimler acil ve zorunlu müdahalelerde bulunabilirler.


Hayvanların bilimsel olmayan tedavi ve deneylerde kullanılması yasaktır.





Hayvanlara acı, ızdırap, korku veren tıbbi, ticari ve bilimsel deneylerin yerine alternatif yöntemlerin kullanılması esastır.


Hayvanların ticareti esnasında sağlıklarının iyi, satıldıkları ve yaşadıkları yerin temiz ve sağlık şartlarına uygun olması zorunludur.


Hayvanların doğal kapasitelerini veya gücünü aşacak ve yaralanmalarına ya da acı çekmelerine yol açacak yöntemlerle eğitmek, başka bir hayvan üzerinde şiddetini denemek, onların acı çekmesine, yaralanmasına, sakatlanmasına ve ölümüne neden olabilecek şekilde dövüştürmek yasaktır.


Her ilde valinin veya görevlendireceği bir vali yardımcısının başkanlığında, ilgili bakanlık ve gönüllü kuruluşların da temsil edildiği "il hayvan koruma kurulu" oluşturulacaktır.


Kanun'un yürürlüğünü müteakiben her türlü hayvan bulunduran tüzel kişiler, işletmeleri ile ilgili belgelere dayalı bilgileri altı ay içerisinde il hayvan koruma kuruluna bildireceklerdir.


Denetim konusunda Çevre Bakanlığı ve mülki amirler yetkilidir.








Hayvanları koruma amacıyla kontrollerde bulunarak bu kanuna aykırı hususları tespit, görevlilere haber vermek ve kötü muameleyi engellemek üzere hayvan koruma gönüllüleri görevlendirilecektir.


Kanun'un amaç ve kapsamına uygun faaliyet ve çalışmalarda bulunmak ve finansmanı sağlamak için Türkiye Hayvanları Koruma Vakfı kurulacaktır.


Eğitici yayınlar, trafik kazaları, hayvanat bahçeleri, yasak ve izinler, koruma alanları, koruma altına alma ile ilgili düzenlemeler yapılacaktır.


Kanun hükümlerine uyulmaması durumunda para cezalarını içeren ceza hükümleri devreye girecektir

Hiç yorum yok: